Bilenler bilmeyenlere söylesin Amerika’nın en eski sözlüğü Merriam Webster, sözlükte aramaları yüzde 1740 artan (vatandaşta dertler yine derya) ‘gaslighting’i 2022 yılının kelimesi seçti.
Peki nedir ‘gaslighting’?
Önce hayatımıza nereden girdiğine bakalım.

Gaslighting, 1944’te bir tiyatro oyunundan uyarlanan psikolojik gerilim filmi ‘Gaslight’tan (Işıklar Sönerken) gelen bir terim. Ingrid Bergman’a ‘En İyi Kadın Oyuncu’ Oscar ödülünü aldıran filmde karısını ustalıkla ve sistemli bir şekilde manipüle ederek çıldırtan ruh hastası bir adamın(Charles Boyer) ettiklerini dehşet içinde izliyorsunuz.
Tam bir gaslighting şov.
Kaynağında anlaştıysak açılımına gelelim.
Özetle ‘gaslighting’ karşıdaki kişiyi kendi algısından uzaklaştırıp ona gerçeğini sorgulatmak, akıl sağlığından ve algısından şüpheye düşürerek özgüvenini yerle yeksan etmek. Bunun sonucunda da karşıdaki kişinin gerçeğini kendi gerçeğinle değiştirmek. Sinsi bir manipülasyon türü yani. İnce ince işlenen duygusal bir istismar.
Romantik ilişkilerde, ebeveyn-çocuk ilişkisinde, arkadaşlıklarda, patron-çalışan münasebetinde, sosyal medyada, medyada, politikada ve hatta doktor-hasta ilişkisinde bile görülebiliyor. Üstünlük kurma arzusu nerede ‘gaslighting’ orada gibisine düşünün.
Hadi gelin ilişkilerimizi film şeridi gibi gözümüzün önünden geçirelim de biraz daha anlayalım meseleyi.
Eğer fikrinizi söylediğinizde her seferinde; ¨Sen anlamazsın¨. ¨Boş boş konuşma¨. ¨O öyle değil, böyle¨.
İtiraz ettiğinizde: ¨Saçmalama¨, ¨Kafandan uydurma¨.
Çok emin olduğunuz bir olaydan bahsettiğinizde; ¨Hayır öyle olmadı¨, ¨Yanlış hatırlıyorsun¨. ¨Ben öyle demedim¨. ¨Sana bağırmadım, yok artık¨.
Sizi kırdıklarında, üzdüklerinde, haksızlık ettiklerinde; ¨Yine başlama¨, ¨Ya ne kadar abartıyorsun her şeyi¨, ¨Hasta mısın kızım sen!¨, ¨Dır dır etme¨. ¨Ezik misin?¨ , ¨Anlamıyor musun?¨ gibi aklınızı, hislerinizi, algınızı yok sayan tepkiler aldıysanız bunlar babalar gibi gaslightingtir.
Ya da başka bir örnek verelim; toplum içinde ya da bireysel olarak yapılan ‘şaka’ adı altındaki aşağılamalar. Kilonuzla, görünüşünüzle, kıyafetinizle, fikrinizle, aşk hayatınızla, bekarlığınızla, duygusallığınızla, işinizle ilgili… daha ekleyin yani. Şaka adı altında misler gibi hakarettir bunlar aslında, sizi kötü hissettirip küçük düşüren, değersizleştirmeye çalışan kişiler böyle küçümseyen şakalar yapar. İyi şaka sağlam zeka ve birikim gerektirir, unutmayın.
Aa bir bakmışsınız ki siz şaka kaldıramayan, espriden anlamayan, gıcık, köşeli insan durumuna düşmüşsünüz. Halbuki sizi ayan beyan ve sistematik bir şekilde küçümsüyor karşınızdaki. Gaslighting!!!!!
Genellikle gaslighting yapanlar narsisist, borderline kişilik bozukluğu olanlar, diktatörler, kült liderleri, istismarcılarmış. Öyle yazıyor bilirkişi makalelerinde. Burada amaç başkaları üzerinde güç kurmak kadar onların gerçeğini de değiştirmek. Farkı unutmayalım lütfen.
Politik gaslightingten bahsedersek mesela… toplumlara onlardan önce hiçbir şeylerinin olmadığını, onlar olmasa sürüneceklerinin söylenmesi. ¨Bizden önce çamaşır makinanız bile yoktu be! Şuradan şuraya gidemiyordunuz, köprü yoktu, yol yoktu¨ gibisine. Tabii biz bunları hiç yaşamadık sadece kafamdan uydurup örnekliyorum.
Doktor hasta ilişkisinde mesela doktorun hastaya hastalığını tam anlatmaması, detay sorulunca sinirlenmesi, süreciyle ilgili geçiştirerek bilgi vermesi. Sen anlamazsın işte ben biliyorum çekmesi de gaslighting. Varsa eğer öyle doktorlar diye söylüyorum. Ben görmedim ama 🙂
Anne babanın çocuğuna sürekli anlamayacağını, karışmamasını, kız gibi ağlamamasını buyurmasını, çocuğun seçimlerine saygı duymaması da aynı potaya girer maalesef.
Aşırı duygusal, fazla alıngan, gereksiz hassas, sıkıcı, takıntılı olduğunuzun sürekli yüzünüze vurulması da ‘gaslighting’tir.
Direksiyonu yine özel ilişkilere kıralım. ‘Gaslighting’ciler öyle altan alta çalışırlar ki kendinizi sürekli özür dilerken, onun suçlarına sebepler üretirken, kendinizde kusur ararken, yanlış düşündüğünüze inanırken bulursunuz.
Yani haklıyken bir bakmışsınız suçlu sizsiniz.
Öyle bir hava yaratılır ki, o her şeye rağmen (o her şey neyse artık) sizi sevip yanınızda olmuştur. Siz aslında sevilecek, beraber olunacak biri değilsinizdir. Ay ne yüce gönüllü insanlar var yahu. En son başıma böyle bir gaslighting ataklaması geldi, fark ettiğim anda hemen tüm ilişkimi kestim.
Bana sorarsanız gaslighting sadece narsisist kişilik bozukluğu vs olanların yaptığı bir şey değil, toplumun ve kültürün güçlüye öğrettiği bir davranış biçimi de.
Zaten bu terimlerin çıkmasını ve tartışılmasını bu yüzden seviyorum. Görerek öğrenip doğru saydığımız büyük yanlışlarla yüzleştiriyor bizi. Daha özenli, dikkatli, aynaya bakar, davranışlarını sorgular olabiliyorsun. Tabii niyetin varsa.
***
Peki neden ve nasıl gaslighting mağduru olunuyor? Hiç mi uyanmıyor bu kurbanlar?
Yok öyle konuya ayık olmayanın kolay kolay uyanacağı bir şey değil bu. Burada devreye her zamanki gibi onaylanma ihtiyacı, sevgi açlığı ve empati fazlası giriyor elbette. Araştırmalara göre en fazla ‘gaslighting’e uğrayanlar empatisi yüksek insanlar oluyor çünkü anlamaya, orta yolu bulmaya, düzeltmeye çalışıyorlar.
Toplumun kadına, çocuğa, güçsüze yüklediği rollerin etkisi de inkar edilemez.
¨İdare et evladım’lardan, ¨Patronundur ses etme¨lere, ¨Fazla konuşma aman başına iş gelir¨lere, ¨Sen daha mı iyi bileceksin¨lere, ¨Haline şükret bak neler neler var¨lara kadar dayanıyor iş yani.
Gaslighting zamanla bünyeyi ele geçire geçire öyle bir etki yaratıyor ki sürekli özür diliyor, içe kapanıyor, sosyalleşmekten kaçıyor, nasılsa yanlıştır diye fikirlerini söylememeye, olay çıkmasın diye susmaya başlıyor mağdurlar.
Özgüven yerle bir, karar mekanizması sizlere ömür, gözünün ferinin cenazesi kalkmış oluyor.
***
Peki ‘gaslighting’e karşı ne yapacaksınız?
Şimdi beni ekmeğe karşı Canan Karatay gibi düşünün.
¨ Yemeyeceksiniz, tam buğdayı da, çavdarı da YEMEYECEKSİNİZ ¨ diye bağırıyorum 🙂
Şu onaylanma, beğenilme ve ille de anlaşılmak isteme çabasını bırakacaksınız. Zaten kim kimin duygularını, içinde yaşadıklarını yüzde yüz anlayabilir ki. Ve de anlamak zorunda ki?
Hissettiğiniz her duygunun bir sebebi olduğunu, hissetmekte, üzülmekte, kırılmakta, öfkelenmekte, yas tutmakta, hayır demekte bir sorun olmadığını iyice içinize sindireceksiniz.
Kendi gerçeğinizle oynanmasına izin vermemeyi önemseyeceksiniz.
Empati sahibi olmakta sorun yok, sadece empatinizi başkaları için bahane bulmaya kullanmayacaksınız.
Özgüveninizin kırıldığı, huzursuzluğun içinizi sardığı, eksik ve yetersiz hissettiğiniz ortamlardan hemen uzaklaşacaksınız.
Lütfen sizi manipüle eden ilişkilerden hemen kopun. Gidin nefes alın, kendinizi toparlayın. Aslınıza dönün, aklınızdan fikrinizden, algınızdan, gerçeğinizden şüpheye düşmeyin.
2 Yorumlar
Çok teşekkürler.
ah canım Ayşe Özyılmazel diline kalemine nefesine sağlık. iyi geldi yazın. hep yaz yine yaz daha sık yaz lütfen 🙂