AYŞE ÖZYILMAZEL

İlle de ‘Hakkımda’ bölümüne bir şeyler yazmalısın dediler.

‘Hakkımda/hakkında’ esasen kişinin görünen geçmişi hakkında özet; okuduğu okullar, çalıştığı şirketler, ürettiği işler vb. yani. Ne kadar dolu olursa o kadar havalı bir bölüm.
İnsanın saklı potansiyellerini, şimdiki akıl ve ruh halini, hücrelerine işleyen tecrübeleri, karakterindeki gelişmeleri ya da belki de sızıntıları, vazgeçtiklerini, peşine düştüklerini, her sabah uyandığında heyecan duyduğu bir amaca sahip olup olmadığını, heves kuraklığı çekip çekmediğini anlatmıyor mesela.
Başarının ya da yenilmişliğin tam bir karşılığı da değil ‘hakkında’.

Belli bir yaşa gelmişsen gayet iyi biliyorsun başarının banka hesabın ya da aldığın ödüllerle eş değer olmadığını değil mi ama?
Yaşım kaçmış; yaş diye bir şey mi var?

Okuduğum okul neymiş?; diyelim benim gibi ‘Radyo Televizyon Sinema’ bölümü mezunu olup yazar olmuşsan ne olacak? Hem hiç okula gitmeden çalıştığı alanda devrimler yaratanlara ne diyeceksiniz?

15 yıl bir kurumda çalıştın diyelim. Tamam, güzel. Güzel de ya 15 yılın 10’unda ayakların işe geri geri gitmişse ve her günün diğerini taklit etmişse, bu hangi haneye yazılacak?
Eğitimi ve deneyimi küçümsediğim zannedilmesin. Sadece bunların çoğu zaman kişinin geldiği yerin gerçek anlamını temsil ettiğine inanmıyorum.
Üstelik bir ömrün tek bir meslekle geçmesi de gerekmiyor gözümde. İnsan derin bir varlıksa eğer, o derinliği tek bir alanda boğmanın her şartta doğru olduğunu kim ispat edebilir?
Ben de şu ‘hakkımda’ yazısını yazmamak için amma laf çevirdim değil mi?

Kendimi şöyle tarif etmeyi deneyebilirim aslında. El yordamıyla ve inatla hayatta severek yapabileceği bir iş bulmuş. Gazetede çalıştığı 15 senenin 10 senesinde aşkla gazetecilik, köşe yazarlığı yapmış. Medyanın işleyişinden, geldiği yerden bunalmış, kalbi kırılmış. Klasik soru cevap röportajları yapmayı hiçbir zaman sevmemiş, kişileri ve ortamları gözlemleyerek yazılar yazmaktan deli gibi zevk almış. Sert ve sivri kalemini öğrendikleriyle törpülemiş. Sonra ¨Yahu benim burada ne işim var?¨ sorusuna mahkum olup kabuğuna çekilmiş. Son 3 senedir bilgisayarını toplam üç kere açmış, bakmış, kapatmış.

¨Ne istiyorum?¨, ¨Yolum nedir?, ¨Nerede yanlış yapıyorum?¨, ¨Hissim nedir?¨ sorularıyla boğuşmuş.
2009’da bir aşk acısının ardından arkadaşıyla kafa kafaya verip ilk albümünü yazmış ve çıkartmış. 2010’da çıkan ikinci albümüyle birlikte yaşadıklarıyla büyük depresyona girmiş.
Zamanı hayat sevincini kaybedip geri kazanmakla geçmiş. Karşısına çıkan güzel insanlara, arkadaşlarına ve kitaplara sokularak iyileşme sürecini başlatmış. Seyahat etmeyi seven, yalnızlığına düşkün, hayvanlara aşık, müzikle bir dargın bir barışık, hayat amacını arayan, maalesef kırılınca içine kapanan, çocuk gibi motivasyonla işleyen, kendine bela, öğrenmeyi seven, meraklı, hevesini saklandığı yerden çıkarmaya çalışan biriyim işte.

Bazen sevip, bazen sevmiyorum bu beni ama yine de yazmak en iyi bildiğim şey.