Skip to content

Sosyalleşmede Kriz; Eve Dönmek İstiyorum!

Sosyalleşmede Kriz; Eve Dönmek İstiyorum!
Çoğu zaman eve gidip yalnız ve salaş halime kavuşmayı iple çekiyorum. Peki bu normal mi? Gözlemlerime göre gayet normal. Hashtag #evedönmekisteyenleryalnızdeğildir
Share on facebook
Share on twitter
Share on pinterest
Share on whatsapp
Çoğu zaman eve gidip yalnız ve salaş halime kavuşmayı iple çekiyorum. Peki bu normal mi? Gözlemlerime göre gayet normal. Hashtag #evedönmekisteyenleryalnızdeğildir

Bende bir problem mi var? Sosyalleşmekten eskisi gibi keyif almıyorum.  

Depresyonda mıyım acaba? Böyle değildim, nereye gidersem koşa koşa eve dönmek, köpeklerimle, kitaplarımla, müziğimle güvenli alanımda olmak istiyorum. 

Değişen sadece ben miyim yoksa çevremdekiler mi? Ne kendimden ne onlardan eski enerjiyi alamıyorum. Açıkçası şu; zorluyoruz gibi geliyor, sahte buluyorum. Bu ayakkabı ayağımı sıkıyor artık. Yürüyemiyorum. Belki eskidi bir şeyler, anlamaya çalışıyorum. 

Yoksa anksiyeteden mi tüm bu hissettiklerim? Hastalık kapma, ulaşım, bir olay çıkması  gibi olası tatsızlıkları düşünerek kafamdan bin bir senaryo yazıyorum. 

Pandemi beni böyle ‘sıkıcı’ biri mi yaptı yani? Çoğu zaman eve gidip yalnız ve salaş halime kavuşmayı iple çekiyorum. 

Asma Yaprağı kendimi iyi hissettiğim yerlerin başında geliyor, olduğum gibi, huzurlu. Yani neden hep oradayımın cevabı bu :)

Peki bu normal mi? Şöyle söyleyeyim, bünyelere ferahlık üfleyeyim; yaptığım gözlemlere göre gayet normal. Hashtagi bile hazır #evedönmekisteyenleryalnızdeğildir

EVE DÖNÜNCE ‘OHHH’ ÇEKİYORSAN…

Eğer sen de arkadaşlarınla buluştuğunda, bir doğum gününe-davete- etkinliğe katıldığında daha gitmeden ne zaman eve döneceğinin planlarını yapıyorsan. Son dakikada ekme bahanelerin cebinde daima hazırsa. İleri tarihlere program yapıp birilerine söz vermek seni geriyor, baskı altında hissettiriyorsa… 

Gittiğin yerde saati kontrol edip kendi kendine ¨Tam buçukta çıkarım ¨ gibi planlar yapıyorsan. Ayaküstü klişe sohbetlere tahammülün kalmadıysa. Selamlaşmaları, iltifatları, ‘kahve içelim’leri, ‘çok özledim’leri fazlasıyla sahte buluyorsan… Eve dönünce ‘ohhh’ çekiyor ve bir daha uzun süre sosyalleşmeyeceğine and içiyorsan; merhaba canım, bizdensin.

Demek ki senin de sosyal enerjinin sonuna gelinmiş. Demek ki seni de türlü türlü anksiyeteler ele geçirmiş. Ve demek ki senin de hayatına birkaç sihirli dokunuş yapma vaktidir artık.

Bakın bu bir ‘ben iyiyim, onlar kötü’ yazısı değil. Bu bir geldiğin duruma uyanma, farkındalığını yükselterek daha iyi hissedeceğin şekilde sosyal yaşantına ayar çekebilme yazısı. 

Tek başınalığından daima memnun olan biriydim ben. Okul zamanı da öyleydim, sonra da. Asla sıkılmam kendimle. Gezmeyi ve sosyalleşmeyi de severim bunun yanında. Ve fakat uzun süredir gitgide yükselen bir şekilde sosyalleşmekten keyif almamaya başladım. Keşke çıkmasaydım, keşke evde kalıp bir şeyler okusa ya da izleseydim, erken de yatardım ne iyi olurdu, neden buradayım ben, öff ne konuşacağım şimdi, çok mu konuştum yoksa… 

Aslında hikaye pandemiden sonra kendini iyice hissettirdi. Eh bünyeye anksiyete yüklemesi yapıldı tabii. 

SINIRSIZ PREMIUM ANKSİYETE YAŞAM PAKETİ

Baş anksiyete ölüm tehlikesi zaten, daha ne olsun.

Peşine korkunç ekonomik kriz takıldı. Al kucağına nur topu gibi ‘gelecek anksiyetesi’. Arkasından her gün izlediğimiz şiddet haberleri, çekilen silahlar, bıçaklar, uçuşan yumruklar, dayaklar. Bu da ‘güvenlik anksiyetesi’. 

Sosyal medyada herkesin fit, güzel, bakımlı, mutlu, gezgin, iştahlı, aşklı hallerine karşın senin etli butlu, yorgun, kusurlu, yalnız, hevessiz halin. Selamlar ‘beğenilmeme, yetersizlik anksiyetesi’. 

Misler gibi ‘Sınırsız Premium Anksiyete Yaşam Paketi’ yani. 

Pandemi sağ olsun, bize durup da kendimize soramadığımız soruları da sordurdu. Mesela; benim burada ne işim var? Hayatımdan memnun muyum? Gerçekten istediğim nedir? Yahu ben sahiden nelerden mutluyum?.

Otomatik pilotta yaptığımız birçok şeyin bize aslında iyi gelmediğini. Kimliğimizin parçası haline getirdiklerimizin bizi temsil etmediğini fark ettik. Fark etmesek de içimizdeki huzursuzluğun sebebi buydu esasen. 

Yediğimiz yemekler tatsız, içkiler acı, gidilen yerler yavan, yapılan sohbetlerin içi boştu işte. Tatminsizlikte debelenmekten başka bir şey değildi. Ait olduğumuzu sandığımız yere ait değildik belki de. 

İşte tüm bu sebeplerden sosyalleşmek için dışarı çıktığımızda içimizi acilen eve dönme arzusu kaplıyor bence. Antisosyal değil, yanlış yerde sosyalleşme çabamızdan. Alışkanlıklarımızı kıramadığımız için bildiğimiz yerde dolanıp durmaya çalışmamızdan. 

EĞLENCEMİZİ YİTİRDİK, BAŞKAYIZ ARTIK…

Peki ne yapmalı? 

Bana sorarsanız işe önce değişen kendimizi tanıyarak başlamalı. Zevklerimiz, hayallerimiz, hayattan beklentilerimiz, sohbet konularımız değişebilir. Bize iyi gelenleri, ruhumuzu ve aklımızı besleyenleri tercih etmeliyiz bu yüzden. Onun için de farkında olmalı bünyemize neyi ne dozda aldığımızı gözlemlemeliyiz.

Misal ben mutlu olmayacağım yerlere gitmiyorum artık. Konserleri, tiyatroları ve sanatsal etkinlikleri tercih ediyorum. Sosyalleştikten sonra kendime evde şarj olma fırsatı veriyorum. Erken uyanmayı, sabah yürüyüşlerini, birbirimizi dinlediğimiz ve desteklediğimiz arkadaşlarla vakit geçirmeyi, spora gitmeyi, üretebilmeyi seviyorum. Kimse kimseden iyi ya da kötü değil. Bazen sadece yollar ayrılıyor, bunu kabul ediyorum.

Eve dönmek istiyorsam da ceketimi giyip dönüyorum. 

Bu işin formülünü tam çözemedim ama hissime kulak veriyorum. Nerede ne kadar ¨Kal¨ derse o kadar kalıyorum. Anormal ya da sorunlu olduğumu düşünmüyorum. Eğlencemizi yitirdik, eskisi gibi değiliz, başkayız biliyorum. Yeni halimi anlamak için ara ara çekilip olaylara dışarıdan bakıyorum. 

Size de tavsiye ederim.   

Zorlamaya gerek yok, kendimizde ve akışta olsak yeterli gibi. 

13 Yorumlar

  1. Kesinlikle o kadar doğru ki yazdıklarıniz Tam içim içime sığmıyor dışarı çıkıp hava alalım bisiyler filan yeriz diye düşünürken bir anda yok ama yaa şimdi her yer Arap doludur yok şimdi kesin trafik vardır yok şimdi başıma ne gelecek diye anında vazgeçiyorum ve hayatımız böyle tatsız devam ediyor

    • En kötüsü de şu ki bi çözümünü göremiyorum ben bu tükenmişlik halinin…

  2. Maalesef böyle hissediyorum bende.
    Vazgeçme hali sıkça başıma geliyor. Kendimi zaman zaman çok zorlamam gerekiyor, bundan dolayı üzgünmüyüm… bilemedim…

  3. Uzun zamandır hissettiklerime tercüman olmuş bir yazı, mutsuz hissetmiyorum, şu an böyle olması gerekiyor demek

    Sevgiler

  4. Aynı şeyleri son zamanlarda yakin cevremizle hep bu konuyu konuşuyoruz.Haftasonlari arkadaşımızın evinde güzel bir yemek,birlikte şarap icip, film izlemek,erken kalkıp deniz kenarında bilikte yürüyüş yapmak çok daha iyi geliyor.Gece dışarıda para harcamak yerine kısa tatilleri daha çok tercih eder olduk.

  5. Amaaan Ayşe böyle böyle ölecez işte boşver. Ne yapsak tamamlanamayan gitmeyecek miyiz? Boşveremiyoruz tabi orası ayrı

  6. Farklı bir bilince evrildik farklı sosyalleşme alanları yaratırken, şu ana kadar ki farklılaştığımız sosyal guruplarımız bize eee ne oldu buna demeyecek mi? Birden kötü ilan edilmeyecek miyiz? Artık bizden uzaklaştı neyimizi beğenmedi demeyecekler mi? Durum beğenip beğenmemekle ilgili değilken, sadece arayışlarımız farklılaşmışken kötü ilan edilmeyecek miyiz?

  7. Oh neyseki hala normalmisim dusuncesiyle buldugum huzur tesekkurler ilk basta bunun icin disari cikmak istiyorum hava guzel hadi bir yuruyus zorluyorum sonra ya simdi kalk giyin kalabaliktir bosver kedilerinle otur iste ev gibisi varmi ve vazgecis hadi zorladim ciktim eve gideyim hissi beynimin icinde surekli is cikisi hele kosarak geliyorum nerdeyse evde oysa kedilerimden baska bekleyenim yok gerci onlar en kiymetlilerim tesekkurler harikasiniz icim biraz olsun daha rahat kendimi sorgulamaktan yorulmustum bu ara

  8. Tamam olarak uzun süredir bende böyleyim. Hadi sosyalleşeyim diye arkadaşlarımla yemek yemeğe çıkıp, yemek yendikten sonra bir an önce eve dönmek istiyorum. Görevin sadece yemek yemekti yenildiğine göre gidebilirsin kafası‍♀️ aktif olmak hayatta kalmak sadece yapmak zorunda olduğum görevlermiş gibi sahte ve ruhsuz

  9. Kelimesi kelimesine bastan sona ben yazsam bunu yazardim.

  10. Ya oturup hislerimi ve içimdekileri anlatmak istesem ancak böylesine anlatabilirdim herhalde. Çevremdeki herkes mutsuz ve tatminsiz olduğunu söylüyor ve sanırım bu durum şu son 2-3 yılın sendromu. Hatta bence de tükenmişlik sendromunu toplum olarak yaşıyoruz. Evlilikler, ilişkiler ve diğer tüm ilişkiler olabildiğince yara almış durumda. Benim de tek istediğim yalnız kalmak ve herkesten-herşeyden uzaklaşmak. Tek güvenli liman olan rota ise kitaplarım, odam ve küçük yaşam alanım.
    Umarım kendimizi buluruz ve asıl hakikati yakalarız.

  11. Her kelimesi beni, farkında olduğum,cevabını bir türlü bulamadığım hallerimi muhtesem anlatan bir yazı..elinize emeğinize,beni ve birçok aynı durumda olan herkesi anlatan yüreğinize sağlık.. derin bir ohhh çektim.. çok şükür tek değilmişim.. sonunda bulduğunuz tespite yürekten katılıyorum…akistayim,her ne oluyorsa olması gerektiği içindir diyerek hayatima devam ediyorum…sevgiler tüm dostlara

  12. İlk önce , doğum gününüz kutlu olsun .
    Yazınız; bir doğum gibi, yani yeni bir değişim günü olmuş.. Kendinizin bir dönemin algısının bitip yeni algızının getirdiklerini farketmek..
    “ Kimse kimseden iyi ya da kötü değil. Bazen sadece yollar ayrılıyor, bunu kabul ediyorum. ” yazınızda; burası kritik . “İyi” veya “kötü” ikilemine düşünüldüğünde bir kaçış zıtlaşma doğru yanlış ikilemine düşürüyor insanı.. İnsan olarak hep bir değişim içindeyiz.. Doğru veya yanlış ama bir değişim içindeyiz.. Bazılarımız bu değişimi “ kabullenmek “ istemeyip geçmişteki hallerimize tutunmakta ısrar edebiliyoruz.. Ki insan doğduğundan beri, değişim halinde bu doğal bir durum.. bazen bu durum ileri yaşlara kadar ısrarla o eskiyi oldurma halinde olabiliyor.. bu dediğim şey çok basit gibi gelebilir ama çok geniş anlamlı bişey .. Nasıl mı? Çocuklukta hoşumuza giden halleri yaşatma halleri.. O zaman bize güvenli gelmiş ve ilerisi içinde onu taşıma ihtiyacı duyabiliriz.. Annenin şefkatliği veya tam tersi halide olabilir.. çocuk halimizde güvenli bir hal gibi gözüksede ileride zamanı geldiğinde bırakabilen kaç insan var ki? Ben , sözde , bir çok başarılı veya bir yere gelmiş kişilerin bu hallerinden çıkamayıp o şefkat halini aradığını .. Ama bir yandan da sıkıntılı bir durum yaratır .. Şefkat, insanı bunaltan bir durumdur da aslında.. çoğu erkekler bu sendromu yaşar .. Anne, şefkati ilgisi ister.. çünkü o zamanlar güvenli haldir.. İleriki yaşlarda bunu devam ettirmek ister .. Bunu bu sefer sevgilisine taşımak ister ama büyük bir çelişkiye döner .. Sevgilisinden, hem şefkat ister ilgi ister aşk ister seksi olmasını ister alımlı olmasını ister kadın olarak onu doyurmasını ister .. Cinsellik ister .. Anne şefkatliği ile kadın ilişkisini karıştırır ister istemez.. Annesinden aldığı güven verici haller ile kadını kadın yapan dişiliği çatışma yarattırır.. O kadında arada kalır.. Bazen onu kullanır bazende diğerini .. ama büyük bir kaos yaratır bu durum.. Günümüzde bir çok kişi bu halde ve ilk önce kadını yapmaya çalışır sonrada annesi ve sonra o kişiyi elde ettiğinde ya annesi halinde eve koyar dışarıda da dişi arar.. Sonra büyük bir yıkımdır .. Kendini düşürmesi için büyük bir oyundur.. Yalan dolan herşey girmeye başlar .. bu erkek tarafı tabiki bu oyunun bir parçasıda yani bunun olmasına izin veren kadında farklı bir durum yoktur.. Küçüklüğündeki Babanın koruyuculuğu güvenli bir alan yaratır.. Nedense korunacak bişey olarak görür kendisini.. Ama bir bilseki belli bir yaşa kadar.. Ama orda takılı kalır. Hep koruyan sahiplenen bir kişi aramaya başlar .. Erkekte şefkat .. her iki taraftaki arayışa bak.. Sonrada benim istediğim erkek karşıma çıkmadı.. Birde bunun kötü bir ikilimide çocukluğunda alamayıp layık değilim yanılgısına düşün kadın ve erkekler .. anne ve babasından bulamadığını ilerki yaşlarda sevgili olacak kişiden ararlar ki ,nasıl bir yük !!! Ve hiç kimse bu yükü taşımaz ve kaçar doğal olarak .. ve bu inancını hiç bir zaman doymaz .. bana bakıp koruyan yok der ağıtlar yakar .. yani bu bir oyunun iki yönü .. burdan çoğu insan çıkamaz çünkü inancı yanlış.. Fakat tam tersi bizler olmayan durum için kendimizi o kadar düşürürüz ki kendimize hançer saplarız ki burdan çıkmak çok zordur.. işte burda en kolay yol kaçmaktır.. ilişkiden kaçmak .. insandan kaçmaktır.. Belkide ondan insanlar Sokak hayvanları ile yaşamaya başladı.. ordaki ilişki kesindir.. Baksan bazen orda bile sorgular bulursun kendini .. çünkü bu bile büyük yüktür bir insana .. Sokak hayvanın sorumluluğunu almak.. Esas bu bile bişeyler anlatır insana ..Kimse kimsenin sorumluluğunu alamaz çünkü Allah veya yaratan veya ismi ne diyorlarsa böylesi bir yaratım yapmamıştır.. ben sizi yaratım biriniz bakılsın biriniz baksın birisi korusun birisi şefkate ihtiyacı olsun .. yani eksiksiniz çünkü öyle yarattım ve birbirinizi tamamlayın demememiştir.. Bunu dedirtiren Allah karşıtı negatif oluşumun kendisidir.. Hep bizleri eksiltip birbirimizi bağlatmaya çalışır .. Bizde ona inanır ve harap ederiz birbirlerimizi.. Haberler heryer bununla dolu .. ama şu gerçek ki hiç kimse eksik değil ve muhtaç değil.. sadece herkesin farklı yapabilirlikleri zengin çeşitlilikleri var .. Üstünlük değil zenginliktir.. Neden hep birbirimizi bağlamak için uğraşırız.. anlamlar katıp bağlarız.. Fakat sonrada bağladığımızı düşünürüz ama yaratımımız o olmadığı için gerçekleşmez .. bence çokta güzel bir özellikken yıkım oluşturuz kendimize ve karşımızdakilere ..!!! En büyük tehlike “ şefkat” “ ilgi “ “ Sevgi “ “ koruyan ” “ bakan “ “ mutluluk “ “Başarı” “Doğru” “ Yanlış” “iyilik” “ kötülük ”.. gibi sanal kelimeler .. bu elle tutulmayan gözle görünmeyen sanal anlam taşıyan kelimeler ve anlamlar insanı düşürmek için yada dünyanın oluşumundaki herşeyi düşürmek için büyük bir tuzaktır.. “ Şefkat “ anlamında bile bir düşürme var ..” şefkat gösterin “ yani YAZIK anlamında küçümseme var oluşumuna .. inanın her insan ve canılı yazıklık halinde değildir.. bunu kullanır o kadar.. biri, ben senin için yaparım der diğeride biri benim için yapar ne gerek var der .. iki uçtur.. neyse burdan kitap olur yazınıza bağlamak istiyorum.. Bir insan doğar ( doğum gününüz tekrar kutlu olsun:) yaşar ve ölür .. kabuldür çünkü gerçektir .. Doğum ile ölüm içinde vücutsal hallerimize göre yani yapabilirliğimize göre dışarıdan güdüsel yani doğumda bizlere verilmiş öğretilerimizle hayatta kalıyoruz.. Anne ve baba bu güdüyle bunu çocuklarına aracı olabilir yani vucut yapabilirliği fazla olduğu için çocuğunun yapamadığı bölümü kadar yapar .. o kadar zaten oda öyleydi sonra yaşamla birlikte yapabilirlikleri artı ve yine zengin doğanın verileri için aracı oldu o kadar .. burda işte yücelik tanrısallık şefkat ilgi yok var olana aracılık etme var.. biz bebek halimiz o kadar yetersiz görüp yüceltirizki .. yaa anlamıyorum böylesi bir yaratımı ıskalayıp nasıl birbirimize anlam katıyoruz anlamıyorum.. hep sanal anlamlar ???? Yüceltme düşürme tanrısallaştırma sonrada bu halleri bırakmamak adına büyüdükçe yaşadıklarımız .. hep bir ikilem.. bir yanımız yücelik bir yanımız cücelik 🙂 yani düşürme eksikleme .. sonra güvenli alan aradır.. 80 yaşında bile bunu arayan o kadar çok insan var ki .. Nasıl bir tuzak içindeyiz anlamıyorum.. insanlar üzerinde büyük bir oyun oynanıyor ve bizlerde bu oyunun oyuncularıyız. Eksiklik yetersizlik güven arama sevgi arama mutluluğu arama sanki bizler mutsuz yaratıldık hadi arayın bulun !!! Bulan yüce olacak Sanki hayat bir yarış şeklinde .. biz bir hiçiz ve hadi kim olacak . ve ben oldum halleri ile birbirimize ispat çabaları .. hayır o değil benim .. yoksa gerçektende o oldumu ? instagrama göre öyle vallaha olmuş gibi duruyor.. zaten inançlarımız neyse onunla ilgili hep ikilemdeyiz.. öyle mi? Böyle mi ? Vallaha çok yorucu . Ve ben gerçektende çok yoruldum .. o beni ya böyle görürse .. eksiğimi vallaha gördü hissetti .. hadi kaç sonra dinlendim hadi şimdi ona gösteririm halleri .. bütün insanlar bu oyunun parçası olduk .. Hayat bu kadar zor ve meşakkatli değil .. Neden böylesi yaratılsın ki ? Yoksa biz mi kanıyoruz .. Bu dünyada oynan “ Oyun “ a eninde sonunda herkes uyanacak.. bize oldurtulmaya çalışılan herşey bize ait değil.. !!!!! O kadar sanal anlamlarla yüklüyüz ve inandırılmış ve ne yazık ki inanmışız ki !! Artık bu oyundan uyanma zamanı düşürme ve yücelme oyunununda çıkma zamanı..
    Ayşe hnm bu doğum gününüzde uyanmak için yazdığınız yazı sizin esas doğal halinizden geliyor.. bu kendinizle ilgili sorgulamalar eminim ki sizi bu oyundan çıkartacak..
    Aa aklıma geldi size bir kitap hediye etmek istiyorum .. teslim etmememi istediğiniz adresinizi, mailimi atarsanız


Bir Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.