Yoksa siz her halta güncelleme gelirken evlilik kurumuna güncelleme gelmeyeceğini mi sandınız?
Hayır yani nedir bu ¨A aa o iş öyle olmazlar ¨, başımıza kakıp durulan ve kimi mutlu ettiği meçhul o ‘evlilik uygulama kitabı’, ilişkileri anam babam zamanından beri tek bir kalıp içinde tutma çabası?.
Birbirimizi mi kandırıyoruz yoksa birileri gerçekten bu duruma ikna mı merak ediyorum doğrusu.
Kadın evin akışını organize edip bebeleri büyütecek. Erkek eve bagetiydi, ekşi mayasıydı, glutensiziydi ekmek getirecek ve sonsuza dek mutlu yaşanacak falan mı?
Yook öyle bir dünya.
***
Hemen konuya ikinci girişi yapıyorum. Oyuncu Esra Sönmezer ¨Hizmetçi olmak için evlenmiyorum ¨ çıkışıyla dün sosyal medya gündemine düştü. Kendisiyle söz konusu röportaj videosu sayesinde tanıştım.

Başına iş açmaya teşne, ekran filtresiz üslubunu kenara koyarsak özetle Esra S. röportajında: ¨Kardeşim ben de çalışıyorum, devamlı ev temizlemek, adama hizmet etmek, her gün yemek yapmak için evlenmem. Zaten yemek yapmayı da sevmem, ararsın telefonla istersin ne yiyeceksen ¨ diyor.
Bence gayet mantıklı bir bildiri. Kadın baştan net.
Vay efendim aile birliği bu demek değilmiş. Kadının görevleri varmış (oo noooo). Bir tas çorba kaynatsa eline mi yapışırmış.
Valla demek ki yapışırmış, size ne?
Şimdi benim derdim Esra Hanım’ın fikirlerini savunmak değil. Biraz da oturup dürüstçe şu güncelleme gelmesi gereken ilişki ve evlilik anlayışımızı konuşmak.
Bakın uzun vaadede topluca rahat ederiz.
***
Bir kere yeni kuşak ruhunun önce ilişki anlayışına, takiben evlilik kurumuna vurduğu en büyük darbe ‘istememe özgürlüğü’.
‘İstemesen de yapacaksın çünkü usul budur’a ‘hadi oradan’ çekmeleri. Ayakta alkışladığım bir haldir bu. Sahtelik yükünden kurtarıyor ilişkileri. Katlanmalardan muaf tutuyor.
‘Seninle olmak istemiyorum’.
‘Şunu şunu yapmak istemiyorum’.
‘Yemek pişirme görevini istemiyorum’.
‘Hesap vermek istemiyorum’.
‘Aynı evde yaşamak istemiyorum’.
Elbette her türlü ilişkimizi sürdürmemiz için karşı tarafa doğru adımlar atmalıyız, onlar için bazı şeyler yapmalıyız, onları mutlu etmek adına ince düşünmeliyiz. Bu ayrı. Ve fakat yeni dönemin en göze çarpan ilişki hallerinden biri zorla bir şeyler yapmaya tahammüllerin tükenmesi.
Çünkü biz büyürken ebeveynlerimizin nasıl da dışarıdan takdir toplarken içeriden çürüdüğünü, tükendiklerini gördük. Ve bu takdirin ömrünü çarçur etmeye değmediğini…
***
Peki kitabına göre yaşamlarını sürdürenler gerçekten mutlu olabildiler mi? Kendilerini gerçekleştirebildiler mi? Yoksaaa keşkelerle ve pişmanlıklarla dolu yıllar mı geçirdiler? Bunu da konuşalım bence. Başkasıyla olmasa bile çaktırmadan kendimizle.
Değişen ilişki ihtiyacını masaya yatırmaktan korkmayalım bence. Artık kişiler daha özgür, kendileri gibi, mecburiyetlerden uzak yaşamak, kalıpları kırmak istiyorlar. Baskılar fenalıklar bastırıyor.
Günün sonunda başarısız da olsalar en azından farklı biçimleri deniyorlar yani. Ayrı evlerde sürdürülen evlilikler, aynı evin içinde ayrı odalarda yatan çiftler, açık ilişkiler…
Doğrusu, eğrisi her ilişkinin hikayesine göre değişir. Toptan havlu atmaktansa yaşam biçimlerine göre deneme çabası, başka formüller bularak bir aradalığı sürdürme gayesi mevcut. Hoş.
***
Bir kadın yemek yapmaktan nefret edebilir, bütün gün çalışıp eve gelince mutfağa girmek istemeyebilir. Bir erkek her zaman güçlü ve evi sırtlanan kişi olmak durumunda kalmaktan yorulabilir.
Hem yemek pişirmek, temizlik yapmak, faturaları ödemek gibi şeyler her yetişkinin sahip olması gereken hayat becerilerindendir. Bir taraf bir görevi yüklenmek zorunda değildir.
Her gün her yerde dip dibe olmak istemeyen ve bunu ilişkilerinin itici gücü yapan çiftler de görüyorum mesela. Bence şahane. Her tatilde, her yemekte, sosyal ortamda beraber değiller. Veriyorlar alanlarını, özlüyorlar, merak ediyorlar birbirilerini. Bu da bir çözüm.
Belki de değil! Uzun zamandır ilişki yaşamayan ve hatta ilişki hadisesinden çekinen biri olarak bilemiyorum. Bildiğim sadece eski ezberlerin artık çalışmadığı. Çalışmamasında da fayda olduğu. Kafalardan çıkan aykırı seslerin, çuvallayan birleşmelerimizin de bizleri düşündürerek kendimize has ilişki formülümüzü bulmaya iteceği (umarım).
Bu işin kesin çizgileri yok. Bence işin ilk adımı kişinin ne isteyip istemediğini bilmesinde ve bünyesini zorlayarak bir şeyleri elde etme hareketinden vazgeçmesinde. Sırf bu yüzden Esra Sönmezer’i takdir edebilirim. En azından kendini biliyor ve bunu söylemekten çekinmiyor. Bravo.
4 Yorumlar
Hayatımda. Okuduğum ve asla katilmadigim dünyanın en saçma yazısı
Kadın erkeğin destekçisi ve yardımcısıdır bu mantıkla erkek yerine hanım çalışsın eve baksın gecinmeleri için ayrıca kadın anactir yuvayı dişi kuş yapar ama sizin beyin yapınız aşırı özgürlük yapısında sanırım unutmayın özgürlük bir baskasinin alanına girip rahatsızlık veriyorsa orada bitmiştir
Katılmıyorum Ayşecim, böyle böyle diye diye kadınlar artık erkeklerden hak ettikleri değeri görmüyorlar maalesef… Bu yüzden artık kadınlar erkeklerin peşinden koşuyor, adı konulmayan ilişkiler içinde savruluyor. Dünyanın yaradılışından gelen bir kısım roller var halbuki: Kadın dişildir, erkek eril; erkek avcıdır, kadın toplayıcı; kadın kaçar, erkek kovalar… Ama biz eril olmaya o kadar özendik ki dişiliğimizi unuttuk hatta sahneyi erkeklere kaptırdık: Artık onlar kaçıyor, biz kovalıyoruz… Vazgeçelim bu kafadan…
Esra hanımın sözleri eskiler için ayıp bile karşılanabilir,yeni neslin bizden(yaşım 46)daha fazrklı özgürlük,tekillik anlayışı olduğunu uzun zamandır gözlemliyorum hiç de yadırgamıyorum evlilik 2 kişinin birbirinin ne istediğini bildikten sonra karşılıklı anlayış ve saygı ile rahatlıkla sürdürülebilecek bir şey ben her gün it gibi çalışıp eve gelip yemeği yaparım çünkü mutfağı seviyorum ve eşimi mutlu etmeyi seviyorum varsın yemek yapmasın varsın temizlik yapmasın onun mutsuz olacağı birşeyi yapmasını ben istemem her iki tarafın da yapmak istemediği şeyler için mutlaka bir formül bulunur yeter ki mutluluk, saygı daim olsun
Öncelikle bu dönemde ilişkileri ve kadını bu kadar güzel ve net bir dille anlattığınız için teşekkür ederim. Aynı fikirdeyim, son model cep telefonlarınızı güncellerken, her şeyin son modelini seçip alırken, bu son model insan güncellemesi neden hiç gelmiyor? Herkes çok modern gibi görünüyor ama içte herkesin takılı bir at gözlüğü var. Hayatı ortak paylaşmadığınız sürece çalışan bir kadının çalışan bir erkekten farkı yoktur. Bunu artık geçiyorum erkekleri önce hemcinslerimiz anlamalı. Biz geçmiş zamanda saçını süpürge etmiş anaların çocuğu olabiliriz. Ama bu bizim saçımızı süpürge edeceğimiz anlamına gelmez. Zamanında geçmişte böyleymiş ama artık kadınlar gayet güzel işler başarıyor, onların hakları, özgürlükleri , ifade biçimleri ve seçim hakları olmayacak mı? Kadın-erkek ikisi de çalışıyorsa bu sorumluluğun kadına kalmasının neresi size mantıklı geliyor? Keşke son model aldığınız kıyafetler, arabalar, cep telefonları gibi ileri teknoloji bir beyne de tam zamanlı geçiş yapabiliyor olsaydınız sanırım böyle bir sorun çıkmayacaktı. 🙂